28 Şubat 2008 Perşembe

TEKSTİL BAKANLIĞI


Petrol, Su ve genel olarak enerji gündemimizde iken ve bu iki madde ile ilgili bakanlık söylentileri dolaşırken Tekstil nereden çıktı diyebilirsiniz. Tekstil Sektörü seksenli yıllardan bu yana ihracatın her zaman lokomotifi olmuştur. Tekstilcinin işleri iyi olduğu zaman turizmde, inşaatta, otomotivde iyi olmuştur. Tekstilci öksürdüğü an inşaatçı zatürree olmuştur. Gel gör ki geçen dönemki hükümetin gözdesi maalesef otomotiv sektörü olmuştur.

Düz mantıkla otomotiv sektörü Tekstil sektörüne göre KDV’si yüksek ürün statüsündedir. Ama atlanan bir şey var.Bu şey geçen hükümetin en büyük başarısızlığı olan işsizliktir! İşsizliğin de çaresi yeni bir emek yoğun sektör bulununcaya kadar genel adıyla Tekstil Sektörü’dür.

Tekstil sektörüne yapılan üvey evlat muamelesi yüzünden makamı büyük aklı küçük sektör temsilcilerimiz çareyi yurt dışında aramışlar ve yatırımlarını dolayısıyla istihdamlarını oralara kaydırmışlardır. Buna gaflet mi dersiniz delalet mi? Bilemem. Bildiğim tek şey dün Bulgaristan ve Romanya’ya gidenler nasıl popolarına bakarak geri döndülerse bugün popüler olan Mısır’a gidenler de aynen öyle döneceklerdir. Yazık…Sonuç itibariyle Başbakan eğer istihdam yaratmak ve işsizlik sorununa ciddi bir çözüm bulmak istiyorsa mutlaka Tekstilciye kulak vermeli onu daha iyi duyabilmek için Ankara’ya, yanına bir bakan koltuğu daha koymalıdır.

Tekstil’in canlanması ile otomotiv, inşaat ve beyaz eşya da patlama olacaktır.

İlgililerin ilgisine ve bilgisine.

Saygılarımla.....

Bu yazı 473 kere okunmuştur.


KAYNAK : YENİ ALANYA GAZETESİ Sabih Samur 13.09.2007

21 Şubat 2008 Perşembe

TEKSTİL SANAYİ

Okuyacağınız bu yazı 18.09.2006 tarihinde Yeni Alanya Gazetesinde yayınlanmıştır.Maalesef güncelliğini (daha kötü günler yaşayarak) korumaktadır.

Tekstil sanayi..: 18.09.2006:..

Geçen gün bir konfeksiyon ihracat firması sahibi olan bir arkadaşım ile beraber borçlu olduğu kumaşçısının yanına gittik.Havadan sudan kısa bir sohbetten sonra konu arkadaşımızın ödeyemeyeceği ve bu nedenle uzatmak istediği çeke geldi.Ne olduysa o an oldu. Kumaşçı arkadaş gitti yerine tahsilatçı kimlikli başka bir arkadaş geldi.Ya çekin karşılığını bir hafta içinde + % 10 bedeli ile ödeyeceğini ya da her türlü tahsil edebilecek güce sahip olduklarını vs. vs.

Canım Türkiyem. Bir nesil tekstilci olarak yetiştirildi, eğitim ve öğretim aldılar. Ama şu an piyasa bu tiplerin elinde.İlk sancı 1994 İkinci darbe 1998 Üçüncü yıkım 2001 Ve en son 2005-2006.

Bu dönemler insanlarda ne şeref bıraktı ne de başka bir şey.Önce bankalar çekti krizlerde ellerini zavallı KOBİ’lerden. Sonra esnaf %10-15’lerle kırdırdı çeklerini factoring görüntülü tefecilere, oto galeri müsveddelerine. Şimdi o yıllardaki tefeciler anlı şanlı holding oldular.

Ve tüm bu süreç politikacıların gözleri önünde ve katkılarıyla gerçekleşti. Şimdi aynı politikacılar utanmadan nabız yokluyorlar, tekrar siyasete ısınmaya çalışıyorlar.Son hükümet bunca gelmiş geçmiş hükümetlerin başaramadığını başardı ve hakikaten bu sektörü bitirdi.

Artık herkes mutlu. Parası olan iki kişiden oluşan ürün müdürü ekibiyle Çin'de ürettirdiği paçavraları utanmadan kendi marka etiketini koyarak ve yine utanmadan yıkama talimatına "ÇİN’DE ÜRETİLMİŞTİR" ibaresini yazarak satışa sundular mağazalar zincirlerinde.

Sonra törenlerde bağırdık "Ne mutlu Türküm diyene".Trakya'ya serbest bölge kuranlar,Türkiye'nin en büyük jean firmaları, çocuk giyim markaları hepsi birer birer Çin'e gittiler.Nerede singerci, overlokçu, reçmeci, çift iğneci, ortacı, son ütücü?

Gün ola devran döne derler ya.İşte o gün geldi. Artık bilinçli tüketici yıkama talimatına bakıyor ve "ÇİN’DE ÜRETİLMİŞTİR" yazılı ürünü almıyor ve ALMAYACAK!

Çünkü biliyor ki her aldığı ürün bu sektörde bir kişinin daha işsiz kalmasına sebep olacak.

Umut ediyoruz bu uygulamaya giden dev firmalar doğru yolu bulup tekrar özüne döneceklerdir.Yoksa memlekette müşteri kalmayacak.

Sadece Türkiye'de üretim yapan tekstil firmalarına sesleniyorum. Gelin bir seferberlik başlatalım. "TÜRKİYE'DE ÜRETİYORUM !" sloganımız olsun.İşsizlik sorununu hep beraber çözelim.....


Bu yazı 1165 kere okunmuştur.

19 Şubat 2008 Salı

TEKSTİLDE BIÇAK KEMİĞE DAYANDI.


Tekstilde bıçak kemiğe dayandı

Eren Güler/hurriyet.com.tr


hurriyet.com.tr olarak hazırladığımız tekstil dosyasının bugünkü konuğu Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği Başkanı Ahmet Nakkaş.

Dün Sanko Holding Yönetim Kurulu Başkanı Abdülkadir Konukoğlu ile başladığımız seriye bugün Ahmet Nakkaş ile devam ediyoruz...
20 yıllık tekstilci olan ve derneğin başkan koltuğuna geçen sene oturan Nakkaş, sektörün en büyük problemi olarak değerli YTL ile üretim maliyetlerini arasındaki ilişkiyi görüyor. Nakkaş, tekstilde artık bıçağın kemiğe dayandığına dikkat çekiyor.
"Gelecek açısından tedirginiz" diyen Nakkaş, sektörün rekabetçi yapısının giderek azaldığına işaret ediyor. Nakkaş'a göre sektörün kurtuluşunun yolu Anadolu'dan geçiyor...
TDSD Başkanı Ahmet Nakkaş ile tekstil sektörünü değerlendirdik...
Nakkaş'a ilk sorumuz sektörün temel sorunları ile ilgili. Size göre tekstili en büyük problemleri nedir?
"2007 yılında yüzde 17 oranındaki ihracat artışına ve ulaşılan 16 milyar dolar ihracata rağmen hazır giyim sektöründe karlılık daralıyor, iç ve dış rekabet baskısı artıyor. Üretimde artış geçen sene sınırlı kaldı. Buna karşın her ölçekten şirket kapanmaları ve istihdam kaybı yıl boyunca yaşanmaya devam etti.
Tekstil en olumsuz etkiyi fiyat istikrarı ile değerlenen Türk Lirası karşısında artan üretim maliyetleri nedeniyle yaşıyor. Yapısal reformların gecikmesi, yüksek kamu maliyetlerinin sürmesi ve kamu desteklerinin yeterince ve istenilen sayıda firmaya ulaştırılamaması gibi nedenlerden dolayı da dönüşüm süreci 2007 yılında yönetilebilir olmaktan çıktı ve doğal bir seleksiyon sürecine dönüştü.
Son 3 yılda kazandığımız rekabet üstünlüğünü yitirmeye başladık. Müşterilerimizden ve alıcı gruplarından gelen tepkileri ölçtüğümüzde avantajlı yapımızın rekabet adına yeterli olmadığı, maliyetlerimizin çok yükseldiğini söylemeleri gelecek açısından bizleri tedirgin ediyor."
Sektörün geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Türk hazır giyim sektörü, rekabetçi yapısını son 4 yılda yüzde 42 kaybetti. Bu çok önemli bir kayıp. Bu kaybı işletmeler verimlilik çalışmalarını, ürün çeşitlemeleri yaparak korumaya çalıştılar, ama artık bıçak kemiğe dayandı. Bu noktadan sonra, rekabetçi anlamda daha yapılabilecek çok fazla bir şey yok.
TEKSTİLİN ROTASI ANADOLU
FİNANSMAN DESTEĞİ İSTİYORUZ

- Hükümetten bir beklentiniz var mı?
2008-2009 yılları içinde devlet tarafından bir finansman desteği sağlanırsa hazır giyim ve konfeksiyon sektörü için dönüşüm süreci sürdürülebilir hale gelir. Aksi halde çok sayıda firma dönüşüm sürecini tamamlayamadan sektörden çekilmek zorunda kalacak. Biz finansal önlemlerin süratle hayata geçirilmesini istiyoruz. Ayrıca sektörün orta vadeli olarak netleşmesini istediği 6 konu var...
Hükümetin sektöre orta uzun vadeli açık ve net bakışı, sektöre yönelik kamu stratejisi, Anadolu’ya taşınma ve ihtisas sanayi bölgelerinde üretimin desteklenmesi, kamu yüklerinin azaltılmasına yönelik takvim, sektöre yönelik devlet destekleri, yeni yatırımların desteklenmesi ve 5084 sayılı kanunun geleceği...Tekstil mevcut durumda büyük umutlar vaat etmiyor. Ancak bunun bir çıkış yolunun da olması lazım. Bir önceki röportajımızda Sanko Holding Yönetim Kurulu Başkanı Abdülkadir Konukoğlu, 'tekstilin Güneydoğu'ya kaydırılması gerekir' demişti. Peki Ahmet Nakkaş'ın reçetesi nedir?
"Hazır giyim yatırımlarının yüzde 85'lik bölümü büyük illerde yer alıyor. Ancak, büyük şehirlerde artık rekabetçi yapıyı sürdürmek mümkün değil. Dolayısıyla, bu sanayinin Anadolu'ya kaydırılması gerekir. Türk hazır giyim sektörü rekabet gücünü her yıl biraz daha kaybediyor. Bıçak kemiğe dayandı. Biz, 'artık bir sanayi stratejisi oluşturulmalı' diyoruz.
Son iki yılda yüzde 18 küçülen sektör için `Ufuk 2015-Türk Hazır Giyim Sektörü Yol Haritası` başlıklı bir rapor hazırladık. Bu raporumuzda yetkililere, üretimin Anadolu`ya kaydırılmasını sağlayacak AB uyumlu devlet destekleri, bölgesel ve sektörel destekler gibi yeni teşvik politikaları geliştirmelerini öneriyoruz. Türkiye, her alanda ulusal bir ruhla hareket etmeli. Türkiye’nin giderek tehdit halini alan dış ticaret açığından ve özellikle sıcak para ile finanse edilen cari açıktan kurtulması için de artık sen ben tartışmalarının bir kenara bırakılması gerekiyor."
ÇİN'İ NASIL GEÇEBİLİRİZ?
Türkiye'nin testildeki en büyük rakibi Çin. Sıfıra yakın işçi maliyetleri, enerji ve devlet teşvikleri, ihracata özendirici uygulamalar derken Çin neredeyse tekstilin üretim üssü haline geldi. Peki Türkiye'nin Çin karşısında hiç mi şansı yok? Çin ve diğerlerine karşı rekabet üstünlüğünü nasıl sağlayabiliriz? Cevabı TGSD Başkanı Nakkaş veriyor...
"2007’deki koşulların sürmesi halinde 2008 yılında doğal seleksiyon sürecinin sektörde daha ağır tahribatlar yaratması kaçınılmaz. 2008 yılında Çin’e karşı AB’de uygulanan kotaların muhtemelen kalkacak olması ile birlikte ilave bir olumsuz etki ile karşılaşılacak. Kotanın kalkmasıyla birlikte, Çin malları AB’ye büyük ölçekli bir şekilde “saldıracak."
Sektörün dönüşüm sürecinin yönetilebilir olması için UFUK 2015 çalışması ile orta vadede uygulanmasını önerdiğimiz başta Anadolu’ya yatırım veya taşınma olmak üzere önlemlerin hayata geçirilmesi gerekiyor. Bununla birlikte 2008 yılında sektörde dönüşüm sürecine ayak uyduran ve bu konuda azami çaba gösteren firmalarımıza özellikle finansman alanında bir ara destek sağlanması ihtiyacı çok yüksek olacak. "
TÜRKİYE'NİN AVANTAJLARI NELER?
Türkiye son yıllarda tekstilde Çin ve diğer ucuz iş gücü sağlayan ülkelerin ağır baskısı altında kalsa da, bu sektörde önemli tecrübe, birikim ve deneyime sahip. Özellikle uluslararası alanda hala gözde ülkelerden biri olma konumunu koruyor. Bizim en büyük avantajlarımız nedir?
"Türk hazır giyim sektörü, İtalya’da olduğu gibi tekstil sektörü ve diğer değer zincirinin aktörleri ile azami bir entegrasyon içinde. Pamuktan başlayarak her türlü girdiye sahibiz. Hazır giyim sektörü üretim kalitesi olarak çok gelişmiş bir düzeyde ve dünyanın tüm önemli markaları için üretim yapılabiliyor.
İtalya’da olduğu gibi küçük-orta ölçekli, esnek, hızlı üretim yapabilen işletme sayısı yüksek. Tasarım ve koleksiyon kapasitesi hızla gelişiyor, Çok sayıda marka ile bölge ülkelerinde ve diğer gelişmiş ülke pazarlarında kendine yer buluyor. Türk hazır giyim sektörü, tüm bu birikimi ile İtalya olma potansiyeline sahip.
Biz İtalya ile rekabet edebilir miyiz?
Türk tekstil ve hazır giyim üreticisi, ağır vergi politikaları altında eziliyor. İstihdam vergilerinin işgücü maliyetine oranının %43’lere vardığı bir ülkede, tekstil ve hazır giyim sektörünün ne Çin gibi dev bir fason üreticiyle ne de İtalya gibi "moda yaratma ülkesiyle" sağlıklı bir rekabete girmesi mümkün değil.
İtalya'nın sırrı nedir?
ÇİN'E KARŞI GÜÇBİRLİĞİ
Ahmet Nakkaş, tekstilin iki önemli ülkesi, İtalya ve Türkiye'nin Çin'e karşı güçlerini birleştirebileceğine ve yeni alanlara girebileceğine de dikkat çekiyor...
"Çin'e karşı daha sağlam durabilmek için bölgesel iş ve güç birliği yapılması gerektiğini söyleyen pek çok merci var. Bunlar, Türk-İtalyan işbirliğine sektör olarak hazır olduklarını söylüyor.
Bir yandan yurtdışında İtalya gibi büyük oyuncularla işbirliği yaparken içeride de ulusal çıkarları ön planda tutarak birlik ve beraberlik içinde yola devam etmeliyiz. Fast - Flexible - Fashion ( hız - esneklik - moda) hizmetleri ve verimlik çalışmalarına öncelik verilmesi halinde istenen fiyatlar istenen kalitede tutturulabilir. Pazar derinliğine erişimde (market penetration) ülke bazlı Dış Ticaret Şirketi (UDS) dayanışma modeliyle aktif marketing, ortak show-standı ve sonrasında ortak show-room oluşturarak Kuzey Avrupa pazarları ve Özbek - Kazak - Kırgızistan pazarlarına ortak girişimle başlatılması önemli işbirliği alanları olabilir."
İtalya Çin’den 20 kat daha pahalı iş gücüyle üretmesine rağmen uluslararası pazarda rekabet gücünü koruyabiliyor. Bunun temel nedeni, İtalya’nın ‘moda ürünler’ yaratması ve bunları pazarlayabilmesi...
HEM MARKALAŞMA HEM FASONCULUK
Tekstilde Türkiye'nin en büyük problemlerinden birisi markalaşma, daha doğrusu markalaşamama... Dolayısıyla tekstil ürünlerinin katma değeri oldukça düşük. Ahmet Nakkaş, markalaşma ve fasonculukla ilgili düşüncelerini anlattı...
"Türkiye tekstil ve hazır giyim sektörü markalaşma ve kendi modasını yaratmaya çalışırken, aynı zamanda daha iyi şartlarda fason üretim fırsatlarını da kovalamalı. Çünkü sektörün kısa süre içinde tamamıyla marka üretim endüstrisine entegre olması zor görünüyor.
2008 sonrasında oluşacak ortamda, düşük maliyet üstünlüğüne dayanan rekabetin Türk hazır giyim sektörü için etkin bir çözüm olamayacağı kesin. Bunun da anlamı şu; tekstilciler fiyat rekabeti yerine moda ve markalaşmaya, kaliteli mal üretimine ve pazarlama tekniklerini geliştirmeye yönelmeliler. Fasonculuk sisteminin orta vadede sektörü taşıması olanaksız. Bu nedenle sektör kendi markasını yaratarak, başta İtalya olmak üzere Fransa ve İngiltere gibi kalite odaklı ülkelerin rakibi olmalı. Böylece sektörde Çin ile kulvarımız da ayrılacak...