11 Eylül 2009 Cuma

SİLKELENME ZAMANI


Alanya’da ekonomik koşullar giderek ağırlaşıyor.

Siftahsız dükkan kapatanlar çoğalıyor.

İşyerini kapatıp kaçandan geçilmiyor.


Piyasada nakit para dönmüyor.
Çekler karşılıksız, senetler protesto oluyor.
Geçen iki yılda turizm sektöründen doğan açığı, inşaat sektörü süspanse etmişti bir ölçüde…İnşaat ve emlak sektörü de iyice çökünce Alanya ekonomisi dibe vurdu doğal olarak…
Turizmde ne kadar “doluyuz” desek de “boş!”
5-10 Euro fiyatlarla otelci kazanamıyor.
Yüksek kiralar ve maliyetler yüzünden esnaf, ne yapsa işin içinden çıkamıyor.
Alanya’da para kazanmak, kar etmek artık zor…
Hem de zorun zoru…
Bu kötü mü? Kötü…
Ancak, bu kötünün kötüsü duruma, biraz da “iyimser” pencereden bakalım.
Nereden nereye geldiğimizi bilelim evvela…
Damlataş Mağarası'nın kaşifi rahmetli Galip Dere'nin, “Kuruüzüm değil turuzim turuzim” dediği 1970'li yıllardan bugüne turizm sektörünün katettiği yol, "Zorlukların ve olumsuzlukların parkuru" olduğu kadar bir yığın güzelliklerin güzergahı da oldu kuşkusuz...
O ilk yıllarda "Ev pansiyonculuğu"ydu Alanya turizminin lokomotifi...
Yaz ayları gelip çattığında evini pansiyon yapan aileler için çileli günler de başlardı bir bakıma...
Ailenin tüm fertleri ya bir odaya tıkıştırılır ya da evin damında "Cibindirik"in içinde yatarlardı, diğer odaları turistlere verebilmek için...
Bazen de ailenin reisi ya da büyük oğullardan birisi "turistik nöbetçi" kalır, diğerleri yaylaya göçederlerdi ki, ev boşalsın, pansiyon olabilsin...
Evin mutfağı, tuvaleti ve banyosu ortak kullanılırdı doğal olarak...
Otel, motel sayısı iki elin parmaklarını geçmezdi ki, ihtiyaca cevap verebilsin...
Turistler o tarihte bugünkü beş yıldızlı otellere ödedikleri paradan çok daha fazlasını ödemek zorundaydılar ev pansiyonlarına...
Arz talep meselesi tabii ki...
Yerli turistlere yer kalmazdı yabancıdan...
Çadırlı kampingler ve karavanlar bile dolup dolup boşalırdı.1980'lerin ortasından itibaren turizmde epeyce yol aldık turizmde...
Hobi ve eğlence gibi başlayan turizm macerası 1990'lı yılların başından itibaren kendini benimseten ve profesyonelliği isteyen bir "Sektör" olarak çıktı ortaya...
Fakat o yıllardan bu yana değişmeyen iki olumsuzluk var ki, habis tümör gibi kemiriyor sektörü…
İlki, “Turisti yolunacak kaz gibi görme” alışkanlığımız…
Yani kazıklama dürtüsünden bir türlü kurtulamayışımız…
Diğeri ise, bu ülkeye güven duyarak, canını, malını ve namusunu teslim eden turistlerin, bu korunmasız ve zavallı hallerinden yararlanmaya kalkışan çapulcuların varlığı…
Sektörü kirleten, sektörü sanki “tek kullanımlık bir mal” gibi kullanıp atmak isteyen bir “rantiyeciler” gurubu türedi ne yazık ki…
Asıl tehlike de o zaman ortaya çıkmaya başladı işte…
Sektör, giderek kalitesini ve irtifasını kaybetti ki, bugünlere geldik hep birlikte…
Şimdi silkelenme zamanı…
“Bu kriz bir umuttur” aslında…
Ben umutluyum…

Siz de umutlu olun…

Mehmet Ali Dim

Yeni Alanya Gazetesi



Dip Not: Sn. Mehmet Ali Dim'in Alanya ve Turizm için yazmış olduğu bu yazıyı Tekstil sektöründe yaşanan zor günlere örnekleme ve umut beklentis için paylaşmak istedim.

Sabih Samur