14 Aralık 2010 Salı

MARKA OLABİLMEK ?



“Alanya, Türk turizminin Tursil’idir” demiştim.
Herkes adını bilir; yani en tanınan markadır.
Ama, çok az insan onu satın alır.
Pazar payı giderek azalmaktadır bu yüzden…
Yaratılan yeni markalara sürekli geçilirken, “marka” olmakla övünür.
Marka olmak tek başına bir işe yaramıyor oysa…
Marka olmanın yanı sıra iyi bir imaja sahip olmak da gerek…

Mehmet Ali Dim, Yeni Alanya Gazetesi

12 Aralık 2010 Pazar

DPT ve MPM





İTO Meclis Toplantısı’nda konuşan Başbakan Erdoğan,Türkiye ekonomisinin tarihinde ilk kez dört yıl üst üste büyüdüğünü söylerken, büyümenin ‘sanal’ olduğunu söyleyenlere, “Rakamlara bakan sağlıklı büyümeyi görür” yanıtını verdi. Diğer yandan Erdoğan, TOBB Başkanına da daha önce bir başbakanla bu kadar sık bir araya gelip gelmediğini sorduğunu, aldığı yanıtın ‘hayır’ olduğunu belirtti.
İTO Başkanı Murat Yalçıntaş ise şunları söyledi: “Türkiye’de en önemli sorun istihdam. Yapısal reformların sürdürülmesini, kayıt dışı ekonomi, sağlık, eğitim alanlarında değişim rüzgarlarının devam etmesini istiyoruz.”
Görüldüğü veya düzeltiyorum okunduğu üzere herkes memnun gidişattan. Herkesin elinde bir takım rakamlar çoğu bizden olmayan bizim olmayan yani IMF’nin, Dünya Bankası’nın ve çoğu ABD kökenli ulusal araştırma şirketlerinin verileri!
Peki makalenin başlığında yer alan kısaltmaları hiç merak edenimiz var mı içimizde?
Ben sizleri yormayayım.
DPT : Devlet Planlama Teşkilatı
MPM : Milli Prodüktivite Merkezi
Bu birimler Süleyman Demirel ve Turgut Özal döneminde ve en son sanırım Ecevit Hükümetinde kullanılan daha sonra özellikle bu hükümet döneminde işlevselliğini yitirdiğini düşündüğüm güzide kurumlarımız.
Devlet planlama Teşkilatı, yapısı itibariyle inanılmaz zengin bir veri tabanına sahip olduğundan doğru ellerde kullanıldığı takdirde kısa, orta ve uzun vade planlamalarla devleti yönetme yetisini elinde bulunduran hükümetin en önemli silahıdır. Bugün dünya bize, bizim adımıza ekonomik anlamda roller biçmekte bizi belli bir kalıba sokmakta ve o kalıp çerçevesinde hareket etmemizi öngörmektedir. İşte kilit kelime budur. Öngörü!
Öngörü işi devlet adına bu hizmeti vermekle yükümlü olan DPT’na aittir!
DPT’nı verimli olarak çalıştırtacak olan da yine bizzat başbakanın kendisidir. Yönetmiş olduğu ülkesinin nerelere doğru gitmesini istiyorsa o konuyla ilgili tüm projeksiyon çalışmalarını yaptırtması mümkündür.
Eğer bu kurum yeterince çalıştırılabilmiş olsaydı; bugün Tekstil ve Konfeksiyon Sanayi yerine istihdam ve Katma Değer oluşturacak yeni bir sektör Türkiye’ye kazandırılmış olurdu.
Tekstil sektörü emek yoğun bir sektör olup istihdam demektir. İstihdam kelimesini görmemezlikten gelip olaya sadece ciro bazında bakarsanız sanki bu sektörün yerine otomotiv sektörü oturtulmuş gibi gözükebilir ve o zaman ihracat rakamlarıyla istediğiniz gibi oynayabilir, süslü kelimelerle bunları Ulusa Sesleniş programlarında anlatabilirsiniz.
Böyle olmadığı gerek bizde gerekse Almanya’da görülmektedir.
Uluslararası Para Fonu (IMF) Dünya Ekonomik Görünüm Raporu kapsamında Almanya, ABD ve Japonya’dan sonra üçüncü sıradadır. Gel gör ki Alanya’mıza gelen Alman turistlerde de gördüğümüz üzere bu, dünya çapında tescilli ekonomik büyüklük tabana yani halka yansımamaktadır. Halk mutsuzdur çünkü alım gücü yoktur. Çünkü geçmiş senelere göre fakirleşmiştir. Bunun tek nedeni aynen Sayın Erdoğan’ın da göz ardı ettiği gibi kendi ülkende istihdam yaratmamak, mevcut işadamlarını diğer ülkelerde yatırım yapmaya teşvik etmek.
HALKI GÜLMEYEN BİR ÜLKENİN İKTİDARININ GÜLMESİ MÜMKÜN DEĞİLDİR. Onun adı zoraki sırıtma olur.
Diğer taraftan çoğunuzun eminim adını yeni duyduğunuz Milli Prodüktivite merkezi ise tamamen verimlilik kelimesini, işlevini Türkiye’ye öğretmeye ve uygulamaya çalışan yine Ankara’mızın güzide bir kurumudur.
Farkında mısınız Ankara deyip duruyorum. Çünkü Babacan’a katılmıyorum. Atatürk’ün tırnaklarıyla oluşturduğu, yoktan var ettiği Anadolu’nun çorak kasabası olan Ankara’dan Merkez Bankası’nın alınıp İstanbul’a taşınması isteğini hazmedemiyorum!!!!!!!!
Bu kısa ara konudan sonra MPM’ne devam edelim:
MPM ile ilk işbirliğim 1991 yılına rastlar. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde Planlama Sorumlusu olarak yer aldığım rahmetli Dr. Fazıl Küçük’ün oğlu Sayın Mehmet Küçük’e ait konfeksiyon fabrikasında üretimin verimliliği ile ilgili ters giden bir şeyler vardı çözemiyorduk. Firma göz göre göre zarar ediyordu. Üniversite yıllarından beri dergisini takip ettiğim MPM’ye bir dilekçe yazarak konuyu bildirdim. İnanmayacaksınız bürokrasisinden şikayetçi olduğumuz Ankara’nın bu fevkalade kurumu çok değerli iki mühendisini bir hafta süre ile Kıbrıs’a gönderdiler. Tam 40 sayfalık bir raporu oluşturarak bizlere teslim ettiler.
Hikaye gibi değil mi? Bugün eğer isterseniz bireysel olarak problem gördüğünüz ve ya daha iyi olmasını arzuladığınız işletmeniz için (hangi sektör olursa olsun) MPM’ye müracaat etmeniz yeterli olacaktır.
Sizlere PLANLAMA ve VERİMLİLİK dolu günler diliyorum.

Sabih Samur

Kaynak: 02.10.2006, Yeni Alanya Gazetesi

10 Aralık 2010 Cuma

Trikoda şaşırtıcı yorumlar



Örgüye umulmadık yorumlar katan bir isim 2 Ters 1 Düz markasının sahibi İpek Arnas.
.
.
Kaynak: http://style-boom.blogspot.com/search/label/Sonbahar%2FK%C4%B1%C5%9F%202010

15 Kasım 2010 Pazartesi

Kamuya olan borçların yeniden yapılandırılmasına ilişkin paket

Devlet Bakanı Ali Babacan tarafından aşağıdaki açıklanma yapılmıştır.
Babacan özetle;
Kamu alacaklarının yeniden yapılandırılacak kanun tasarısının kapsamını geniş tuttuklarını, tasarıyla uzun sürede taksitli ödeme imkanı sağlayacaklarını söyledi.

Kamu alacaklarının yeniden yapılanmasına ilişkin yasa tasarısı kapsamına maliye, gümrük müsteşarlığı, SGK, il özel idareleri, TEDAŞ (7 özel dağıtım şirketi dahil), TRT, KOSGEB, TOBB ve OSB'lerin girdiğini bildirdi.

Kamu alacaklarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin tasarıya göre, vergi alacaklarında 31 Temmuz 2010'dan, SGK primlerinde Haziran 2010'dan önceki dönemin kapsamda olacağını bildirdi.

Elektrik ve su alacaklarında da 31 Temmuz 2010'dan önce ödenmesi gerekenlerin dikkate alınacağını kaydetti.

Tasarının kapsamı

Tasarı kapsamı içerisine giren kuruluşları, Maliye Bakanlığı, Gümrük Müsteşarlığı, SGK, İl Özel İdareleri ile belediyeler, Büyükşehir Belediyeleri ile Su ve Kanalizasyon İdareleri, TEDAŞ, Yurtkur, TRT, KOSGEB, TOBB ile bağlı odalar ve organize sanayi bölgeleri olarak sıralayan Bakan Babacan, "Dikkat ederseniz bu son iki kuruluş kamu sektörü değil, hukuki açıdan ama onlardan bize gelen talepler doğrultusunda biz bunları ekledik. TOBB ve OSB'ler aynı kamu alacakları kapsamında kendi alacaklarının da yeniden yapılandırabilmek istedikleri için kapsama girmiş oldular" dedi.

Babacan, kapsama giren alacakları da şöyle sıraladı:

"Vergiler ve vergi cezaları, gümrük vergileri ve idari para cezaları,sosyal güvenlik primleri ve idari para cezaları, İl Özel İdarelerinin çeşitli harç ve katkı payı gibi bazı alacakları, belediyelerin vergi tarifeden doğan ücret ve su alacakları. Büyükşehir belediyelerinin su ve atık su alacakları, TEDAŞ'IN elektrik alacakları.

Bu arada özelleştirilen 7 elektrik dağıtım bölgesi var. Bu 7 dağıtım şirketi de Enerji Bakanlığımızla yaptığı görüşme uyarınca kapsamına girmek istedikleri söylediği için bunlar da bu kapsama girmiş oluyor. Bunlar hep bu özel kuruluşların kendi rızaları ve talebiyle yapılan çalışmalar. Yurtkur'un öğrenim kredisi alacakları, TRT'nin elektrik payı ve bandrol ücretlerinden kaynaklı alacakları, KOSGEB'in desteklerden kaynaklı alacakları, TOBB ve bağlı odaların oda aidat ücretleri, OSB'lerin elektrik, su, doğalgaz alacakları ile yönetim aidat alacakları..."

Kapsama giren alacakların dönemi

Kapsama giren alacakların döneminin kritik bir nokta olduğunu belirten Babacan, vergiler ve gümrük vergileri açısından 31 Temmuz 2010'dan önceki dönemleri, beyana dayanan vergilerde yine 31 Temmuz 2010 tarihine kadar verilmesi gereken beyannameleri kapsama aldıklarını bildirdi.

Babacan, 2010 yılına ilişkin31 Temmuz 2010 tarihinden evvel tahakkuk eden emlak vergisi, çevre temizlik vergisi, motorlu taşıtlar vergisini kapsama aldıklarını kaydetti.

Babacan, "Neden 31 Temmuz 2010?" diyerek şöyle devam etti:

"Sosyal güvenlik primleri açısından baktığımızda Haziran 2010 ve önceki aylara ait. Haziran 2010'daki ödeme Temmuz'da yapıldığı için, Haziran 2010'dan önceki aylara ait işlenen ve sigortalılara ilişkin sigorta primi, emeklilik keseneği ve kurum karşılığı, işsizlik sigortası pirimi ve sosyal güvenlik destekleri isteğe bağlı sigortalar ve topluluk sigortalarına ilişkin primler, yaşlılık emekli aylığı veya malullük aylığı bağlandıktan sonra sigortalı sayılmasını gerektiren nitelikteki kendi nam ve hesabına bağımsız çalışanlarınaylığından kesilmesi veya kendisince ödenmesi gereken sosyal güvenlik destek pirimi.

Sosyal güvenlik kurumunca takip edilen damga vergisi, özel işlem vergisi ve eğitim katkı payı yine 30 Haziran 2010 tarihine kadar bitirilmiş özel nitelikteki inşaatlar ile ihale konusu işlere ilişkin eksik işçilik tutarı üzerinden hesaplanan sigorta primleri 31 Temmuz 2010 tarihine kadar işlenen fiillere ilişkin idari para cezaları. Elektrik ve su alacakları açısından yine 31 Temmuz 2010 tarihinden önce ödenmesi gerekenler .O da aidatları açısından hazırlanan tasarının yürürlüğe girmesinden önce ödenmesi gereken aidatlar diğer alacakları açısından da 31 Temmuz 2010 tarihind evadesi geldiği halde kanunun yürürlüğe girdiği tarihte ödenmemiş olanlar."

Tahsilatların hızlanması sağlanacak

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, gecikmiş alacakların yeniden yapılandırılmasının, ihtilaflı alacakların ihtilafına son vererek tahsilatının hızlandırılmasını sağlanacağını belirterek, kanundan önce başlamış inceleme vetazminat işlemlerinin tamamlanması sonucunda tarh edilecek vergiler için de kanundan yararlanma imkanı getirdiklerini bildirdi.

Babacan, şunları söyledi:

"Matrah ve vergi artırımı. Bu önceki kesinleşmiş alacakların tahsili ile ilgili değil, yeni bir konu. Geçmişe yönelik özellikle 2006'dan sonra dönemlere uygulanacak. Stok beyanı ve kayıtların düzeltilmesi yapılandırılan alacakların taksitle ödenmesi vergi borçlarının kredi kartı ile de ödenebilmesi. Süresinde ödenmeyen taksitlerin belli şartlarla ödenmesine izin verilmesi. Varlık barışı kanunu kapsamında bildirim ve beyanda bulunmakla birlikte çeşitli nedenlerle kanunun sağladığı imkanlardan yararlanamayanlara bilahare bazı haklar tanınması."

Bu kanundan nasıl yararlanılacak?

Bununla ilgili kanun çıktıktan sonra vatandaşların öncelikle yazılı başvuruda bulunması ve bununla ilgili devam eden davalardan vazgeçilmesi gerekeceğini açıklayan Bakan Babacan, ödemelerin süresinde yapılmasının önemli olduğunu vurguladı.

Babacan, şöyle devam etti:

"Ödemeler derken cari yükümlülüklerin. (Ben eski borcumu yapılandırayım,yeniden borç takayım), böyle bir şey yok. Yani vergi ödemeleri günü gününe tam yapılacak ve bu kanundan yararlanılacak. Eğer vergi ödemelerinde bir aksama olursa, o zaman bu kanunun verdiği imkanlar ortadan kalkmış oluyor. Tekrardan yüksek alacaklara dönmüş oluyoruz. Bu önemli bir ayrıntı. Taksit süresince bu geçerli olacak. Uygulama kapsamında 36 aya kadar günlük ödemelerin de zamanında yapılması gerekiyor. O arada bir aksilik çıkarsa biz bu yeniden yapılandırmaya tekrar başa sarmış olacağız ve bir bakıma ilk hale dönmüş olacağız. Bu önemli bir ayrıntı. Vatandaşların dikkat etmesi gerekir."

Taksit uygulaması

Ödemelerin zamanında yapılmasının önemini vurgulayan Bakan Babacan, taksitlerle ilgili "küçük toleranslar" getirdiklerini de belirtti.

Babacan'ın verdiği bilgiye göre, başvuruların, kanunun yürürlüğe girdiği ayı izleyen ikinci ayın sonuna kadar yapılması gerekiyor. Kanunun TBMM'den ne zaman çıkacağına ilişkin kesin bir tarih vermenin mümkün olmadığına işaret eden Babacan, "Söz gelimi, aralık ayında çıkarsa, şubat ayının sonuna kadar başvurulması gerekiyor, kanun bir ay sarkarsa, başvurular mart ayının sonuna kadar yapılabilir" dedi.

Ödemelerin peşin veya taksitli yapılabileceğini anlatan Bakan Babacan, genel prensip olarak taksitler üst üste çakışmaması için 2 ayda bir taksit ödeme prensibi getirdiklerini, kurum ödemelerinin çakışmayacağını söyledi.

Toplam 36 ayda 18 taksitte ödemeler yapılabileceğini bildiren Babacan, vergi borçlarının kredi kartına taksit olarak yansıtılması imkanı da getirdiklerini açıkladı.

Bu yasa çerçevesinde ilgili kuruluşlar ile protokol yapan bankalar ve bu bankaların kartına sahip olan vatandaşlar bu uygulamadan yararlanabilecek. Ödemelere, SGK alacakları için, kanunun yürürlüğe girdiği ayı izleyen 4.aydan, diğer kurum alacakları için ise kanunun yürürlüğe girdiği ayı izleyen 3.aydan itibaren başlanacak.

Babacan, "Alacağın aslını bugüne kadar enflasyon ile getirdik; bu rakam,peşin ödeme için uygulanacak rakam. İlk ay öderse borcu kapanır. Buna taksit yapmak istiyorsa, 6 taksitte yapılacak ödemeler için bu alacağı 1,05 katsayısı ile çarpıyoruz. 6 taksit demek 12 ay demek. 9 taksitte ödeme yapacaksa 1,07k atsayısı ile; 12 taksitte (2 yılda) ödeme yapacaksa 1,10 kat sayısı, 18 taksitte (36 ay) ödemek isteyenlere ise borcu 1,15 ile çarpıyoruz. Peşin ödemek daha avantajlı olacak. Taksitlendirirken küçük katsayılarla peşin ödeme ile taksitleödeme arasında adalet sağlamış oluyoruz" dedi.

Kaynak: http://www.cnnturk.com/2010/ekonomi/genel/11/15/babacan.tarihi.mali.affi.acikladi/596517.0/index.html

23 Ekim 2010 Cumartesi

Çocuk Tişört

Çocuklar için yapılmış bir tasarım örneği...
Farklı bir çalışma.

12 Ekim 2010 Salı

Bu senenin rengi MOR!


Rahatlatıcı ve pozitif bir renk deyince akla ilk gelen renklerden biri olan mor,
bu sene modanın her alanında etkili olacak.
İster spor, ister gündelik bir tarz tercih edin; kıyafet, saç ve makyajda mor rengi kullanarak, bu pozitif ve rahatlatıcı etkiyi yakalayabileceksiniz.
Spor yaparken de tarzını yansıtmaya özen gösterenlerdenseniz; mor taytlar ve spor ayakkabıları tercih edebilirsiniz.
Kol saatinde ise renk seçiminizi mordan yana kullanarak, saatinizi tamamlayıcı bir aksesuar olarak kullanabilirsiniz.
Gündelik kıyafetler söz konusu olduğunda ise, rahatına düşkün olanları, mor babetler ve mor çantalar bekliyor.
Tabii ki bir çok ünlü modacı da, bu senenin öne çıkan renklerinden biri olan mora, popüler koleksiyonlarında yer vermekte gecikmedi.Geçtiğimiz günlerde, İstanbul Moda Haftası'nda sergilenen pek çok koleksiyonda da, yine mor renk kullanılmıştı.
Atıl Kutoğlu'nun elbisesi, Koton'un 2011 yazı için hazırladığı mayosu ve Günseli Türkay'ın mor renkli pantolonları büyük ilgi gördü.
Her sene renk kartelalarındaki yerini daha da sağlamlaştıran morun, farklı alt tonlarıyla birlikte kullanımını, önümüzdeki aylardan itibaren sıkça göreceğiz gibi görünüyor.
Kozmetikte de durum farklı değil: Geçtiğimiz yaz moda olan pembe ojeler yerini bu kış en trendy renk olan mora bırakıyor.
Açık tenlilere, açık tonlardaki mor oje, kumral ve esmerlere koyu mor çok yakışıyor.
Yani ister açık ister koyu tenli olun mor rengi bu sene tırnaklarınızda tercih edebilirsiniz.
Makyaj yaparken de bu senenin en can alıcı rengi olan mor ve tonlarını kullanabilirsiniz.
Mor rimel, mor far veya mor kalemden birini kullanarak etkili bir görünüm sağlayabilirsiniz. Tabii ki istediğiniz görünümü yakalamak için, bu iddialı rengin dozunu iyi ayarlamanızda fayda var.

Tasarım nedir?

Bilgisayar programları ve yarı iletkenlerin topografyalari hariç olmak üzere,
endüstriyel yolla veya elle üretilen herhangi bir nesnenin yanısıra bileşik bir sistem veya bunu oluşturan parçaları,
setler, takımlar, ambalajlar gibi nesneleri, birden çok nesnenin veya sunuşun birarada algılanabilen bileşimleri,
grafik sembolleri ve tipografik karakterleri içine alan ürün yelpazesinde yer alan ürünlerin kendilerinin
veya bir parçasının yenilik ve ayırt edici niteliğe sahip olmak şartıyla dış görünümlerinin koruma kapsamı altına alınmasıdır.
Başvuru sahibi, tasarımı veya tasarımın uygulandığı ürünün tescilini 4 defa yenilemek suretiyle 25 yıla kadar üretme hakkına sahip olacaktır.

Kaynak: http://www.google.com.tr/imgres?imgurl=http://www.falezpatent.com/documents/tasarim4.jpg&imgrefurl=http://www.falezpatent.com/Tasar%25FDm.php&h=411&w=468&sz=26&tbnid=Hvygb1cBBx7vjM:&tbnh=112&tbnw=128&prev=/images%3Fq%3Dtasar%25C4%25B1m&zoom=1&q=tasar%C4%B1m&hl=tr&usg=__WeveUDKuI9ixx2DXaqb2fOtyWD8=&sa=X&ei=0Um1TMCENtGSjAfcjNy-Aw&ved=0CDUQ9QEwAg

21 Haziran 2010 Pazartesi

2011 İlkbahar/Yaz Aksesuar Trendleri




2011 İlkbahar – Yaz
Aksesuar Trendleri


2011 İlkbahar/Yaz aksesuar trendleri, Şubat ayında Fransa’da düzenlenen ModAmont ve İtalya’daki Modain Unica fuarlarında tanıtıldı. Yeni trendler, aksesuar üreticilerinin büyük ilgisini çekeceğe benziyor.
Modain Unica’daki aksesuar trendlerinde Pratiklik, Sadelik, Tazelik ve Mutluluk temaları öne çıktı.
Modain Fuarı’ndaki izlenimlere göre, 2011 yılında dünya modacılarını olumlu ve pragmacı bir trend bekliyor. Pratiklik, Sadelik, Tazelik ve Mutluluk temaları 2011 İlkbahar/Yaz’ına hakim olacak.
Canlanan doğa ve güneş enerjisi, yaratıcılık ve güzelliğin çıkış noktaları…
Mine çiçeğinin sade mükemmelliği.
Bu mükemmellik;
Düğmenin boya ve kaplamasına,
Fermuarın kumaşına,
Dar dokumaların işleme ve tonlarına yansıtılmış.
Doğallık düğmelerde de kendini gösteriyor ve genellikle saydam malzemelerden oluşturulan ürünler ön plana çıkıyor.
Şeritler, vual ve tüllerden gelen rahatlatıcı şakayık ve ayçiçeği gölgelerini oluşturuyor.
Fermuarlar, gizli kalmak yerine çizgili, doğal ya da çiçekli modellerle bir aksesuardan öte adeta bir süs gibi ortaya çıkıyor.
Zevkli bir çalışma bizi bekliyoruz.

Erma Aksesuar 21 Haziran 2010
Ertan Macit

8 Haziran 2010 Salı

Tasarım Örneği


Genç ve yetenekli bir kardeşimiz, Berat Soylu.
Başarılar diliyorum.
Sabih Samur

30 Mayıs 2010 Pazar

22 Mayıs 2010 Cumartesi

Okulumuzun adının değiştirilmesi konusunda


TEKSTİL MESLEK LİSESİNİN TARİHÇESİ

İstanbul Tekstil Meslek Lisesi 1937-1938 öğretim yılında Sultanahmet Sanat Enstitüsünde İlave olarak açılan mensucat şubesinin açılması ile oluşan Türkiye’nin ve İstanbul’umuzun ilk ve en eski tekstil okuludur.

Başlangıçta 5 yıllık sanat enstitülerinin 3.Sınıfından itibaren öğrenci alan,üç yıllık bir mesleki eğitimi almış gençleri tekstilci olarak iş hayatına hazırlamakta iken 1945-1946 öğretim yılında Sanat Enstitülerinin 2. sınıfından itibaren öğrenci almaya başlamış ve 4 yılık mesleki eğitim veren bir şube hüviyeti kazanmıştır.

1956-1957 öğretim yılına kadar devam eden bu statü,bu yıldan başlayarak orta okula dayalı ve 2 yıl süreli “İstanbul Mensucat Sanat Enstitüsü” adı ile müstakil bir okul haline getirilmiştir.

1964-1965 öğretim yılına kadar bu statüye göre öğretime devam eden okulumuz bu yıldan itibaren orta okula dayalı ve 3 yıl süreli bir meslek okulu hüviyetine kavuşmuştur.

1968–1969 öğretim yılında Milli Eğitim Bakanlığı ile İstanbul Sanayi Odası (İSO) ve Teknik Okullar Kurma Derneğinin işbirliği ile yaptırılan mevcut binasında "İstanbul Mensucat Sanat Enstitüsü" adı altında üç bölüm ile (iplik-dokuma-boya apre)eğitim ve öğretim faaliyetine başlamıştır.

Okulumuz 70'li ve 80'li yıllarda kullanılan en yaygın bilinen ve söylenen adıyla "İstanbul Tekstil Meslek Lisesi" veya "Topkapı Tekstil Meslek Lisesi " ismiyle bilinmektedir.

Bu yıllarda fiziki alan bakımından Balkanların en büyük arazisine sahip meslek okulu,Türkiye'nin ilk mesleki eğitim veren "tekstil okulu" unvanına sahiptir. 1968 yılından bu yana mevcut binasında öğretime devam etmektedir.

1990–1991 öğretim yılından itibaren Konfeksiyon ve 1991–1992 öğretim yılından itibaren de Örme Bölümleri faaliyete geçmiştir.Bu dönemde Zeytinburnu Tekstil Meslek Lisesi adı altında 5 bölüm ile eğitim-öğretime devam etmiştir.1991–1992 öğretim yılından itibaren bünyesinde Anadolu Teknik Lisesi ve Teknik Lise eğitim-öğretime açılmıştır.

Okulumuz,ilk kuruluşunda 50.000 m²’lik alan üzerinde 4 katlı 2500 m² bir derslik binası ile 10200 m²’lik tek katlı bir atölyeler bloğundan kurulmuştur.1968 yılındaki kuruluş dönemindeki fiziki alanından günümüze gelen dek zaman içinde 3 okul ortaya çıkmıştır(Zeytinburnu Endüstri Meslek Lisesi,Adile Mermerci Turizm Otelcilik Meslek Lisesi ve Zeytinburnu Otistik Okulu)Okulumuz halen 2 ana alan;Tekstil Teknolojisi ve Giyim Üretim Teknolojisi alanları ile 6 dalda(İplik,End.Dokuma,End.Örme,Terbiye,Kadın Giyim Modelistliği ve Hazır Giyim Model Makineciliği dallarında) öğrencilerine hizmet vermektedir.Okulumuzda 1 Fen laboratuarı,1 bilgisayar laboratuarı,1 BT sınıfı,1 teknoloji sınıfı,kütüphane mevcuttur.

Okulumuz sınırları içinde dört lojman dairesi, ön ve arka iki bahçe mevcuttur.


Okulumuzda Görev Yapan Müdürler;

1.İsmail Güngör(18.07.1968-05.01.1970)

2.Hakkı Yazan(06.01.1970-17.071975)

3.Hakkı Çavuldur(17.7.1975-02.06.1977)

4.Bekir Yöndem(13.12.1977-24.03.1978)

5.Orhan Mumcu(23.05.1978-16.10.1979)

6.Muhittin Özbilir(31.03.1980-18.07.1980)

7.Üner Başoğlu(07.101980-16.8.1989)

8.Mustafa Belek(27.09.1989- 1999)

9.Mehmet Çuhadaroğlu(1999-2007)

10.Osman Nuri Şengül(2007-2010)

11.Ümit Aydın(2010- .


Değerli Arkadaşlar;16.03.2009 tarihinde nedensiz,niçinsiz,gereksiz,danışmadan ki buna ismi verilen kişinin ailesi ve yakınlarıda dahildir(bundan haberleri dahi yoktur) Milli Eğitim Bakanlığı tarafından okulumuzun ismi değiştirilerek “Şehit Büyükelçi Galip Balkar Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi” adını almıştır.

Balkanların en büyük ve kullanışlı arazisine sahip 40 küsür yıllık İstanbul Tekstil Meslek lisesi veya Topkapı Tekstil Meslek Lisesi hepimizin top koşturduğu Ziya Doğan'ların,Raşit Çetiner'lerin yetiştiği,resmi bayram ve törenlerde geçit yaptığımız,folklor oynadığımız,sınıflar ve liseler arası maçlardaki teri,heyecanı,marşları paylaştığımız futbol sahamız ve geniş alanlı basket sahamızı elimizden aldılar, okula girişimiz labirent gibi oldu kala kala ek'teki resimde gördüğünüz alan kaldı.Bu da yetmezmiş gibi bir de adımızı değiştirdiler.

Şimdi yine durmuyorlar yine istiyorlar, atölyelerimizi yıkıp yerine matbaacılık lisesi yapacaklarmış.Okulumuzun tarihini,ismini yok etmek,sistemini ve yerleşkesini değiştirmek istiyorlar.Bu duruma artık "DUR" deme zamanı gelmiştir.

Arkadaşlar bugüne kadar her ne olduysa,neden karşı çıkmadıysak bunlar hep iletişim eksikliğimizden,birlik olamamızdan ve yönetim hatalarından kaynaklanmıştır.Belki de birçok mezunumuz okulumuzun şu anki durumunu bilmiyordur bile.

Şimdi yapmamız gereken geçmişte yapılan tüm hatalarımızdan ders alarak ileriye sağlam,güçlü,geri çekilmesiz,durdurulmaz,akılcı,kalıcı ve geniş alanlı tepkili eylem ruhumuzu ortaya koyma şeklimizdir.Bunun yanı sıra bu tepkimizin boşuna olmadığını hem kendimize hem de bunu sunduklarımıza karşı okulumuzu daha iyi şartlara nasıl getireceğimiz ile ilgili fikirler üretmemiz gerekiyor.İlk başta yapılması gereken mezunlar derneğine üye olmamız ve her türlü desteği göstermemizdir.Bu konu ile ilgili 03/04/2010 tarihinde okulumuzda bir toplantı yapıldı Mehmet Ali Yentür ve Cemil Çiçekdiken Hocalarımız bununla ilgili çalışmalara başlamışlardır.

Aşağıda yazılı mektup örneğini onun altında verilen Milli Eğitim Bakanlığı,İl Mİlli Eğitim Md.lüğü,İlçe Milli Eğitim Md.lüğü,İSO,İTO ve İTKİB fax ve e-potalarına isim ve soyadlarınızı yazarak muson yağmurları gibi yağdırmanız gerekiyor.Bu etkinliği tüm tekstil ailesi ile paylaşın ne kadar çoğalırsak o kadar etkili oluruz.


ÖRNEK MEKTUP:


T.C. MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI

İSTANBUL İL MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ

ZEYTİNBURNU İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ

İSTANBUL SANAYİ ODASI

İSTANBUL TİCARET ODASI

İSTANBUL TEKSTİL VE KONFEKSİYON İHRACATÇI BİRLİKLERİ


Saygıdeğer Yetkililer;Biz İstanbul Tekstil Meslek Lisesi mezunları ve öğrencileriyiz.Sizleri 2 konu ile ilgili bilgilendirmek istiyor,biz mezunlar ve halen okulumuzda okuyan öğrenci kardeşlerimizle birlikte bu konular ile ilgili üzüntü ve endişelerimizi sunuyoruz.

1.Konumuz;

İstanbul Tekstil Meslek Lisesi 1968–1969 öğretim yılında Milli Eğitim Bakanlığı ile İstanbul Sanayi Odası (İSO) ve Teknik Okullar Kurma Derneğinin işbirliği ile yaptırılan mevcut binasında "İstanbul Mensucat Sanat Enstitüsü" adı altında üç bölüm ile (iplik-dokuma-boya apre)eğitim ve öğretim faaliyetine başlamıştır. Okulumuz 70'li ve 80'li yıllarda kullanılan en yaygın bilinen ve söylenen adıyla "İstanbul Tekstil Meslek Lisesi" veya "Topkapı Tekstil Meslek Lisesi " ismiyle bilinmektedir.Bu yıllarda fiziki alan bakımından Balkanların en büyük arazisine sahip meslek okulu,Türkiye'nin ilk mesleki eğitim veren "tekstil okulu" unvanına sahiptir.1968 yılından bu yana mevcut binasında öğretime devam etmektedir.

Bu okulda geçirdiğimiz seneler bizim için en önemli,unutulmayacak günler yaşadığımız,birçok anıyı paylaştığımız dönemdir.Futbolda aldığımız kupalar,Fransa'nın Dijon şehrinde folklor ekibiyle Dünya Liseler arası folklor 1.liği,Türkiye 1.likleri,Türkiye 3.lükleri,İstanbul 1.likleri aldık ve biz bunların çoğunun içinde yaşayanlar ya da dolaylı olarak katılımcılarıydık.İstanbul Tekstil Meslek Lisesinden mezun olmuş birçok değerli arkadaşımız tekstil sektöründe hizmet etmekte ve ülkemiz gelirinin %35'ni karşılamaktadır.

Biz hep bu adımızla gurur duyduk,gurur duydurucu işler yaptık,sizlerin de okuduğunuz okullarla gurur duyduğunuz gibi.İnsanlar ve kurumlar yaptıkları,yaptırdıkları işler ve verilen isimleri ile yaşarlar.50 seneye yaklaşan nice anılarımızın olduğu okulumuzun adı kaldırılmıştır.Bu biz mezunları,ailelerimizi ve halen okuyan öğrenci kardeşlerimizi çok üzmüştür.Lütfen yanlış anlamayın ismi verilen şehit büyükelçi Galip Balkar tabii ki unutturulmamalı bir yerde yaşatılmalı ama bununla ilgili Yakuplu Galip Balkar İÖO ve Beylikdüzü Galip Balkar Liseleri mevcuttur.Kaldı ki yeni yapılanma içerisindeki yerlere bu adlar verilmesi uzun süre ismiyle ve yaşanmışlığı ile anılan bir yerin adının değiştirilmesinden daha uygun olacağı fikrindeyiz.


2. Konumuz

Okulumuz,ilk kuruluşunda 50.000 m²’lik alan üzerinde 4 katlı 2500 m² bir derslik binası ile 10200 m²’lik tek katlı bir atölyeler bloğundan kurulmuştur.1968 yılındaki kuruluş dönemindeki fiziki alanından günümüze gelene dek zaman içinde 3 okul ortaya çıkmıştır(Zeytinburnu Endüstri Meslek Lisesi,Adile Mermerci Turizm Otelcilik Meslek Lisesi ve Zeytinburnu Otistik Okulu) Okulumuz halen 2 ana alan;Tekstil Teknolojisi ve Giyim Üretim Teknolojisi alanları ile 6 dalda (İplik,End.Dokuma,End.Örme,Terbiye,Kadın Giyim Modelistliği ve Hazır Giyim Model Makineciliği) öğrencilerine hizmet vermektedir.Okulumuzda 1 Fen laboratuarı,1 bilgisayar laboratuarı,1 BT sınıfı,1 teknoloji sınıfı,kütüphane mevcuttur. http://www.zeytinburnutekstilmeslek.k12.tr/index.php?sayfa=upload%2Fharita.htm adresindeki uydu resmimizde okulumuzun bize kalan son yeri kırmızı çizgiler ile belirtilmiştir.Burada gözüken 10200 m²’lik tek katlı atölyeler bloğumuz yıkılarak yerine matbaacılık lisesi yapılmak isteniyor.Burada tekstil sektörünün ihtiyaçlarına uygun,bilişim teknolojilerini kullanabilme yetenekleri kazandırılır.İplik,dokuma,boya ve terbiyenin çalışma alanlarındaki örnekleri ile yetişilir ve mezun olur olmaz tekstil sektöründe çalışmaya hazır hale gelinir.Bu yıkım yapılırsa İstanbul Tekstil Meslek Lisesi'nin hiçbir anlamı ve katkısı kalmayacaktır.Çünkü uygulamalı eğitim olmadan mezun olan bir öğrenci çalışmaya başlayacağı fabrika veya işyerinde eğitime tabii olmak zorunda kalacak ve bu da iş gücünü azaltacak,dünya üzerinde mevcut ekonomik kriz ile zor hale gelen tekstil sektöründeki iş yerlerine artı bir yük getirecektir.Ayrıca Milli Eğitim Bakanlığının başlattığı Meslek Lisesi Memleket Meselesi projesine de ters düşen bir durumdur.


Bizler isim konusu ile ilgili hassasiyetimizi anlamanızı ve yıkılarak matbaacılık lisesi yapılması yerine daha modern tekstil sektörünün işine yarayacak bir yer haline getirilmesini savunuyor ve istiyoruz.Örneğin dijital emprime baskı makinelerinin bulunduğu,donanımlı laboratuarlarında firmalara iplik,boya,kumaş tahlili yapılan,modern makineleri ile dokuma,örme yapılarak elde edilen gelirlerle okuyan dar gelirli öğrencilere burs verilebilir,yurt dışında okumaları için destek çıkılabilir.

Bu konular ile ilgili gereğinin yapılmasını arz ederim.


Saygılarımla


Sabih Samur


3 Mayıs 2010 Pazartesi

Timsah ve Daral Tiffany'de



Leman dergisinin en tanınmış karakterlerinden, Mehmet Çağçağ’ın imzasını taşıyan Timsah ve Daral bu yaz Tiffany’nin hem tişörtlerinde hem de terliklerinde olacak.

Penguen çizeri Erdil Yaşaroğlu da Mavi Jeans için tişört tasarladı.
Bir zamanlar tişörtlerin üzerini Bart Simpson ya da Garfield gibi yabancı çizgi karakterler süslerdi. Birkaç yıldır, buraların mizah dergilerinde ünlenen karakterleri de özellikle gençlerin tişörtlerinde görülür oldu: Kötü Kedi Şerafettin, Bezgin Bekir, Marlon vs. Bu yaz da Tiffany tişörtlerinin üstünde Mehmet Çağçağ’ın çizdiği Daral ve Timsah’ını göreceğiz.

Üstelik onlar sadece tişörtlerde değil, terliklerde de çıkacak karşımıza.Türkiye’nin en popüler çizerlerinden Erdil Yaşaroğlu ve Selçuk Erdem de Mavi Jeans için tişörtler tasarladı. Onlar da mayıs sonundan itibaren satışa sunulacak.
“Oğlum da çok meraklı ama her şeyin kıllısını tasarlıyor”

Mehmet Çağçağ- Tiffany için tasarladığım tişörtlerde Timsah, Daral ve Kozalak karakterlerim var. Timsah bir “Turkish Casanova”, çapkın. Türkiye’de flörtün bile zor olduğu 80’li yıllarda, flörtün ötesinde bir karakter olarak ortaya çıktı. Bu nedenle herkes bütün hikayelerini izliyordu. İzmir için bir Timsah tişörtü tasarladım. Üzerinde “İzmir temsilcisi” yazıyor. Yani bu tişörtü giyen, Timsah’ın İzmir temsilcisi oluyor. Kozalak karakteri de çok ilgi gördü. Recep İvedik gibi biri. Bu tişörtleri erkeklerden çok kızlar alıyor. Mesela Daral kızların çok sevdiği bir karakter. Çünkü kızların dertlerini dinliyor, sıkıntılarını paylaşıyor. Daha önce Leman dergisinin Bezgin Bekir’i, Kötü Kedi Şerafettin’i de tişörtlerde vardı. Bazen bir tişört için dört saat düşünüyorum, bazen de yolda yürürken bir anda aklıma süper bir fikir gelebiliyor. Karakterlerin hepsi çok ilgi görüyor. İnsanların yıllardır okuduğu, sevdiği ve üzerlerinde taşımak istedikleri karakterler bunlar.-7 yaşındaki oğlum Güneş de çok meraklı tişört tasarımına. Ama her şeyin kıllısını tasarlıyor. Kıllı dondurma, kıllı pilav… İnsanlar yerken içinden kıl çıkması çok komikmiş. Ayrıca birlikte dikenli, çakıllı tarlalarda dolaşmayı çok severiz. Bitkileri otları, böcekleri, doğayı çok seviyor. Pahalı oyuncakları sevmiyor, şanslıyım. Taş toplamayı da çok seviyor. Arabanın içi çakıl taşları ve ağaç kavukları dolu.
“Kendi karakterlerimden, komik durumlarda hayvan figürleri çizdim”

Erdil Yaşaroğlu-

Selçuk Erdem’le birlikte Mavi Jeans için tişört tasarladık. Bunlar mayısın sonlarında piyasaya çıkacak. Tişörtlerde görsel esprilere yöneldim. Kendi karakterlerimden komik durumlarda çeşitli hayvan figürleri kullandım. Ayrıca balonlu karikatür esprileri de olacak. Sadece karikatür değil, benim çizgilerimle farklı tasarımlar yer alacak tişörtlerde. Defilede sadece iki tanesi tanıtıldı şimdiye kadar.-Bir-iki saatte çizimi tamamlıyorum. Ama ne çizeceğim fikri bazen 15 dakikada da gelebiliyor, bir hafta düşündüğüm de oluyor. Tişört tasarlamak çok zevkli. Bu işi tamamen keyif için yaptım. Karikatürist olarak farklı mecralarda yer almak, daha çok insanın çizimlerimi görmesi hoşuma gitti. Kız-erkek herkesin ilgisini çekecek tişörtler bunlar.-Karikatürlerden, çizimlerden oluşan tişörtler Türkiye’de de yaygınlaşmaya başladı. Hep yabancı karakterler giyip duruyoruz. Ama artık özellikle de bizim kültürümüzü içeren motifler, espriler ilgi görmeye başladı.-Penguen dergisi olarak yaptığımız tasarımlarımız da var ama biz bunları piyasaya sürmüyoruz. Fuarlarda ve internette satıyoruz.

1 Mayıs 2010 Cumartesi

Berr-In 2010 İlkbahar - Yaz Sezonu




Geçtiğimiz Sonbahar - Kış sezonunda iç piyasaya giriş yapan Berr-In,


farklı ve göz alıcı tasarımların oluşturduğu 2010 İlkbahar - Yaz koleksiyonuyla


kadına kendini özel ve güçlü hissettiriyor.
Kireç rengi, fildişi rengi, yeşilimsi mavi, gümüş, mor, pastel renkler ve siyah ile beyazın kullanıldığı yeni koleksiyonda,
asimetrik etek uçları,
balon şekiller,
hafif kesimli pantolonlar,
dairesel etekler öne çıkıyor.
Berrin Eser'in tasarımlarında Berr-In kadını, tül gibi incecik materyaller,
şatafatlı danteller, şifonlar ve vualler içerisinde
romantizm, mutluluk ve gücü simgeliyor.

Bora Aksu ve Mavi Jeans IMA öğrencileri ile


İMA öğrencileri Mavi Jeans ve Bora Aksu ile gerçekleştirdikleri
iki ayrı projenin tasarım sergisi açıldı.
Türkiye'nin en özgün moda tasarım okulu olan İstanbul Moda Akademisi (İMA)
sektörle yan yana sürdürdüğü eğitimlerde, öğrencileri teorik bilgilerin yanı sıra uygulamalı tasarım odaklı projelerle desteklemeye devam ediyor.
Türkiye'nin dünya markası olan Mavi Jeans'in tasarım ekibiyle
İMA öğrencilerini buluşturan projede öğrencilerin yaratıcılıklarını arttırmak hedeflendi.
İMA öğrencileri aldıkları tasarım briefi çerçevesinde bayan giyim üzerine çalıştılar.
Öğrencilerin "Beyoğlu", "Florya", Bağdat Caddesi" ve "Nişantaşı" ana başlıkları altında oluşturdukları tasarımlar İMA'da sergilendi.
Mavi Jeans ile yapılan projenin yanı sıra ünlü moda tasarımcısı Bora Aksu ile
5 haftalık work shop'ın sonunda öğrenciler haute couture tasarımlar ortaya çıkardı.
Öğrencilerin bu iki proje sayesinde hem haute couture hem denim alanında eğitim almalarını sağlayan İMA, önümüzdeki dönemlerde öğrencilerine farklı tasarımcılar
ve endüstriyel markalar ile bir araya getirmeye devam edecek.

11 Nisan 2010 Pazar

Profesör anne, aşırı terleyen oğulları için teri hapseden kumaş üretti


Prof. Uçar’ın lif ile üretmeyi başardığı kumaş, ağırlığının yüzde 80’ine kadar suyu emebiliyor. Sadece yıkamayla içindeki suyu bırakan kumaşta kullanılan lifin içerisinde gözle görülemeyecek boyutlarda çocuk bezlerinde kullanılan su emici toz parçacıklarından bulunuyor.

Uçar, kendi buluşu olan kumaşın özellikle spor ve askeri kıyafetlerde kullanılabileceğini söylüyor.
Üç yıl önce 5 ve 9 yaşlarında olan çocuklarının çok terlemesi nedeniyle ‘yeni bir lif ve iplik yapısı bulabilir miyim?’ diye düşünüp araştırmalar yaptığını belirten Prof. Dr. Nuray Uçar, “Projem ile ilgili benzer araştırmalar var mı diye de araştırdım.
Patentlere baktım, birşey bulamadım. Bulamayınca heyecanlandım. Projeyi hazırlayarak TÜBİTAK’a gönderdim” dedi.
TÜBİTAK’ın 300 bin TL ile neredeyse bir projeye verebileceği en fazla desteği verdiğini belirten Uçar, şöyle devam etti: “Üç yıl proje üstünde çalıştık. Dış yüzeyde suyu ve teri sevmeyen, emmeyen malzeme kullandık. C şeklindeki liflere çocuk bezinde kullanılan tozlar yerleştirdik” diye konuştu. Uçar; bu toz parçalarının, kendisinden 100 kat daha fazla suyu emebildiğini belirtti, “Kumaşın tekrar tekrar kullanılabilmesi için son 1 yıldır çalışıyoruz. Sıradan kumaşlar gibi tekrar tekrar kullanılabilecek bir kumaş yaptık.”
Tekstilciler ilgileniyor
PROF. Nuray Uçar, “İpliği, örülebiliyor mu diye inceledik. Emme oranını ayarlayabiliyoruz. Emme oranı, yüzde 70-80’e kadar çıkabiliyor. Ama yüzde 30-40’ta tutmak gerekir. Kumaş, en konforlu forma ulaştırılmalı. Firmalarla temas halindeyiz. Kumaşı son kullanıcıya hitap edebilecek forma, firmalar sokacak” diyor.
Kaynak: Hürriyet Gazetesi, Selçuk YAŞAR/İSTANBUL

9 Mart 2010 Salı

TEKSTİLİN GELECEĞİ “NANO”DA


Akıllı-teknik tekstil ürünleri sağlıktan yiyeceğe, inşaattan otomotive, kozmetikten altyapı sektörüne, dekorasyondan hazır giyime, tarımdan ambalaja ve spor ürünlerine kadar birçok alanda kullanılıyor.

Leke ve ter tutmama, su geçirmeme, ateşte yanmama gibi özellikleri ile akla gelen bu ürünler, havadaki ısı değişikliklerine göre vücuda serinlik ve sıcaklık hissi verebiliyor.

Bazı giysiler 24 saat boyunca nabız, tansiyon, kalp atışı gibi yaklaşık otuz yaşamsal göstergeyi doktora veya sağlık merkezine gitmeye gerek kalmadan ölçebiliyor.

Bazı çarşaflar kalp atışlarını dinlerken bazıları da oda sıcaklığına göre renk değiştirebiliyor. Büyük miktarda enerji ve zaman tasarrufu sağlayan akıllı kumaşlar, tekstilciler tarafından birkaç yıl sonra müşterilerin vazgeçemeyeceği ürünler olarak değerlendiriliyor.

İlk insanlar Adem ve Havva’nın giysileri birer incir yaprağıydı. Çağlar boyunca korunma, örtünme ve süslenme ihtiyacıyla giysiler üreten/kullanan insanoğlu, “moda”yı keşfettikten sonra tekstilin tanımı da değişmeye başladı.

Doğal elyafın yeterli olmadığı geride bıraktığımız çağda, insanoğlu sentetik elyafı kullanmaya başladı. O da yetmeyince teknik tekstil ve akıllı tekstil gündeme girdi. Geçmişte, fiyat, model ve kalite ön plandayken şimdi konfor, pratik fayda ve sağlık öne çıkıyor. Geleceğin tekstil ürünleri piyasasını, bu beklentileri karşılayan çok fonksiyonlu tekstil ürünlerinin oluşturacağını şimdiden söylemek bir öngörü değil, bir gerçek...

Geleceğin tekstil ürünlerini hayata geçirecek teknoloji ise Yunanca’da “cüce” anlamına gelen “nano”da gizli.

Dördüncü sanayi devrimi olarak isimlendirilen nano teknoloji yapılan ürünler; tekstil, boya, sağlık ve sanayinin diğer guruplarında da devrime yol açacak özellikler taşıyor.

Peki nano ne demek?

Geleceğin tekstillerini üretecek olan nano teknolojiden ve nano tekstilden bahsetmeden önce nano kavramını açıklamakta fayda var.

Nano=cüceYunanca’da “cüce” anlamına gelen “nano”, metrenin milyarda birini ifade ediyor. Daha doğru bir anlatımla nano, bir fiziki büyüklüğün milyarda biri demek. Nano teknoloji ise bir ile 100 nanometre boyutlarındaki malzemelerin anlaşılması, kontrol edilmesi, atomsal seviyede değiştirilmesi ve işlevsel hale getirilmesi olarak tarif ediliyor.

Nano teknoloji, fizik, kimya, biyoloji, matematik, bilişim teknolojileri ve malzeme bilimi arasında disiplinler arası bir saha olarak gelişiyor ve neredeyse hayatın her alanında bir kullanım alanı buluyor. Örneğin; kolay kirlenmeyen kumaşlar, kir tutmayan camlar, fotosentez yapabilen nano partiküller, nano yalıtım malzemeleri, yakıt harcamasını düşüren donanım, bakteri üremesini engelleyen boyalar, uçak ve uzay sanayisinde kullanılan çok hafif ve dayanıklı kaplamalar, savunma sanayisinde kullanılan kurşun geçirmez, yanmaz ve ortam rengine uyum sağlayabilen kumaşlar, nefes alabilen ancak su geçirmeyen kumaşlar, yakın gelecekte üretilmesine kesin gözüyle bakılan ve giyenin sağlık bilgilerini sağlık kurumlarına anında iletecek olan elbiseler vs. nano teknoloji sayesinde hayatımıza giren gelişmelerden en çok bilinenleri.

Ekonomistler, nano teknolojinin yeni bir sanayi ve bilgi devrimi olarak 21. yüzyıla şimdiden damgasını vurduğunu söylüyor.

Yakın bir gelecekte, ülkelerin nano teknoloji seviyeleri, ülkenin gücünün bir göstergesi olarak görülebilir. Belki de bu yüzden gelişmiş ülkelerin nano teknoloji yatırımları milyar dolarlarla ifade ediliyor.

Nano teknoloji araştırmalarına en çok pay ayıran ABD’nin 2015’de nano teknoloji ürünlerinin satışından üç trilyon dolar kâr elde edeceği öngörülürken, yine ABD ve İngiltere’nin tüm tekstil üretimini nano tekstile kaydıracağı söylemleri artıyor.

Çin’in ise bir milyon nano teknoloji uzmanı yetiştirmeye başladığı artık gizli bir bilgi değil.Tekstilde nano teknoloji uygulamalarıTekstil sektörü, uzunca bir süredir durgunluk yaşıyor.

Sektörün sürekli olarak kan kaybettiği Bursa Ticaret ve Sanayi Odası’nın geçtiğimiz ay açıkladığı “Bursa’nın 250 Büyük Firması” araştırması da benzer bir sonucu işaret ediyordu. YTL’nin değerlenmesi, artan maliyetlerin yanı sıra kotaların da kaldırılmasıyla Çin ile rekabet şansını yitiren tekstil sektörü, bir süredir daha kârlı olan teknik/akıllı ürünlere yönelmiş durumda. Yakın geçmişe kadar bir elin parmakları kadar firmanın üretim yaptığı nano tekstil pazarında, bugünlerde 200’ün üzerinde firma faaliyet gösteriyor.

Akıllı tekstiller, yukarıda da kısaca örneklediğimiz gibi, taşıdığı kimyasallar sayesinde bir kumaştan çok daha fazla özelliğe sahip olması ile farklılık yaratıyor. Bu nedenle de dünyanın pek çok ülkesi tekstil üretimlerini bu kanala yönlendirmiş durumdalar.

Bu yönelişin ardından “Avrupa ve Amerika’da tekstil ölüyor ya da doğuya kayıyor. Türkiye’nin de sonu kaçınılmaz” yorumları, ortaya çıkan ciro rakamlarıyla inandırıcılığını kaybetmiş durumda. Çünkü tüm AB ülkelerindeki tekstil istihdamıyla aynı sayıda istihdama sahip olan ve dünyanın en büyük tekstil üreticilerinden olan Türkiye tekstil ve konfeksiyon alanında 25 milyar Avro ciro gerçekleştirebilirken, AB’nin cirosu ise bizim sekiz katımıza ulaşmış durumda.

Günümüzde dünya tekstil ve hazır giyim pazarı 450 milyar dolar civarındadır. Teknik tekstiller ise bu pazarın yaklaşık dörtte birini, yani 100 milyar dolarını oluşturuyor. Ancak yapılan projeksiyonlar, teknik tekstil pazarının 2010 yılında 125 milyar dolar büyüklüğe ulaşacağını öngörmekte. Üretici ülkelere gelirsek; üretim bilgisine sahip olanlar ABD, Hollanda, İngiltere, Almanya ve Fransa’dır.

İplik kumaş, giysi ve diğer ürün üreticileri ise Hindistan, Çin ve Türkiye’dir.

Yine nano teknolojiler, nano lişer ve nano teknolojik terbiye işlemlerinde ise Hindistan, Tayvan, Çin ve Türkiye önde gelen ülkelerdir.

Güney Amerika, özellikle de Brezilya, önemli bir teknik tekstil merkezi olma yolunda ilerliyor.

Bu alt sektöre yatırıma 90'lı yıllarda başlayan bölgedeki ülkeler bugün talebin yüzde 70'ini karşılar hale geldi. Teknik tekstilin genel tekstil içinde payı Avrupa'da yüzde 20, Almanya'da ise yüzde 40. Japonya toplam lif tüketiminin yüzde 45'ini, Çin toplam lif tüketiminin yüzde 37'sini teknik tekstilde gerçekleştiriyor.

AB ülkelerinde konvansiyonel tekstil ürünleri üreten işletmeler cirolarının yüzde 2-3'ünü, özel (çok fonksiyonlu, interaktif, yüksek performanslı) tekstil ürünleri üreten işletmeler de yüzde 8-10'unu ar-ge ve ür-ge'ye ayırıyor.Hemfikir olunan tek konu: Ar-ge’nin gerekliliğiUluslararası piyasalarda ucuz iş gücü avantajıyla karşısına çıkan Çin'le girdiği rekabette oldukça yıpranan Türk tekstili için kurtuluşun, bilim ve teknolojiden geçtiğini artık herkes dillendiriyor. Fakat Türk tekstil sektörünün zayıf yanlarının en başında ar-ge çalışmalarının yetersizliği geliyor. Avrupa başta olmak üzere Amerika'daki tekstil sektörü, konvansiyonel tekstil ürünleri üretimini bilinçli olarak terk edip, yüksek getirisi olan ve yoğun bir rekabetin yaşanmadığı yüksek performanslı teknik tekstil ürünleri üretimine yöneliyor.

Tekstilde Çin gibi ülkelerle rekabeti bırakan Avrupa ülkelerinin, yeni stratejisi ise teknik tekstiller üretmek. Çin, Hindistan, Pakistan gibi üreticilerin mevcut imkanlarıyla teknik tekstilde ABD ve Avrupa ile rekabet etmeleri mümkün gözükmüyor.

Ar-ge’nin önemi Ege Üniversitesi Tekstil Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Işık Tarakçıoğlu, bilgi yoğun ürünlerin üretiminde söz sahibi olabilmek için, ilk iş olarak, Türkiye’de bu ürünlerin araştırılıp geliştirilmesini sağlayabilecek altyapının oluşturulması ve ar-ge uzmanlarının yetiştirilmesinin önemine vurgu yapıyor; “İyi eğitilmiş insan gücü, üstün ar-ge ve ür-ge yetenekleri ve yenilikçiliğin, tekstil sanayisinin zayıf yönleri içinde değil, güçlü yönleri arasında yer alması sağlanamadığı takdirde, uzun vadede bu sanayinin rekabet gücünü sürdürebilmesi neredeyse imkânsızdır.”

Uludağ Üniversitesi Tekstil Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halil Rıfat Alpay ise

Bu işin temelinde ar-ge vardır aslında. Bizim tekstilcilerimiz ar-ge yapabilir durumdalar, o potansiyel mevcut ama tekstil sektöründe ar-ge yapılmıyor. Tekstilde teknoloji sorununu hallettik ama insani boyutta sorunlarımız var, yani o teknolojiyi kullanarak ar-ge yapacak bilince erişemedik. İhtiyacımız olan ar-ge hamlesidir. Bunun için de işin başındaki yöneticilerin, CEO’ların, kararlarını bu yönde vermeleri gerekiyor. Yetişmiş personel var, teknolojimiz var, ar-ge’nin nasıl yapılacağını da biliyoruz ama bir türlü o ar-ge işini yapamıyoruz” diyerek ar-ge’nin önemine vurgu yapıyor.

Tekstilde son durumTürkiye’nin tekstil sektörü, uzunca bir süredir, küresel rekabetin etkilerini en çok hisseden ancak buna rağmen hâlâ en fazla ihracat girdisi sağlayan sektörlerinden biri.

Dış Ticaret Müsteşarlığı (DTM) verileri, 2006 yılında Türkiye’den toplam 19,7 milyar dolar değerinde tekstil ve konfeksiyon ihracatının yapıldığını ve 2005’e kıyasla ihracat rakamlarında yüzde 4 artış gerçekleştiğini ortaya koyuyor. 2007 yılının ilk sekiz ayında ise, bir önceki döneme göre, tekstil ve konfeksiyon ürünlerindeki ihracat rakamları; tekstil (elyaf, iplik ve kumaş) ihracatında yüzde 19, konfeksiyon ihracatında yüzde 16 ve toplamda yüzde 17 oranında artış kaydetti.Akıllı ve teknik tekstillerin kullanım alanları* Nonwovenler (NW-dokusuz yüzeyler): Ev tekstili, mutfak bezleri, çocuk bezleri, hijyenik kadın pedleri, çeşitli amaçlı yalıtım, filtre bezleri vb. Dünyada şu anda beş milyon ton üretilen NW her geçen gün hızla gelişiyor ve artıyor. Türkiye, dünya NW pazarının yüzde 10’u kadarını, yaklaşık 500 bin ton, üretmektedir.* Geotekstiller (Geotek): Havuzların, yeraltı geçiş tünellerinin yalıtım sistemleri, havaalanı inşaatları, doğalgaz boru hatları, dere ıslah ve sulama kanalları, erozyon önleme, çimlendirme uygulamaları, çadır bezi vb.* Tarım Tekstilleri (Agrotech): NW esaslı dokuma çuval bezleri, tohum çuvalları, big bag ve jumbo bag (çimento çuvalları, çimento nakliye “sling”leri).* İnşaat Tekstilleri (Buildtech): Duvarlarda kullanılan NW esaslı dokuma bezleri, duvar sıvalarında yüzey altı bezleri, bina tavanlarında ve temellerde kullanılan su-ısı-ses yalıtım bezleri; cam binaların, otomobil, otobüs vb. araçların dış yüzeylerine kir toz tutmayan film ya da kimyasal kaplamalar.* Koruyucu Tekstiller (Protech): Çok katmanlı, nefes alabilen koruyucu kumaşlardan askeri giysiler, itfaiye/yangınla mücadele amaçlı yanmaz giysiler, UV koruyucu röntgen teknisyenleri için giysiler, tarım ilaçlama koruyucu giysileri, eldivenler, ayak koruyucu dokuma ve NW bezler gibi malzemeler.* Tıbbi Tekstiller (Medtech): Çok kullanımlı ya da tek kullanımlık hastane yatakları, çarşaşarı, maskeler, eldivenler, operatörlerin, ameliyat ekibinin kan itici, su-kir itici giysileri, antibiyotik, antifungal içerikli iç çamaşırları, bebek bezleri, hijyenik bayan pedleri, ayrıca çok yüksek teknoloji ürünü yapay damarlar, sonda boruları vb.* Ambalaj Tekstilleri (Packtech): Türkiye dünyanın önde gelen dokuma çuval ve big bag üreticisidir. Tohum çuvalları, çimento çuvalları, slingler, kimyasallar için çuvallar vb. * Endüstriyel Tekstiller (Indutech): NW teknik tekstiller kapsamında filtre bezleri, kağıt keçeler, endüstriyel temizlik ve yalıtım bezleri, ev dekorasyonu, sahne dekorasyonu malzemeleri vb.* Taşıt Tekstilleri (Mobiltech): Taşıtların iç-tavan kaplamaları, paspas ve ses-ısı yalıtım kaplamaları, teknelerin yelken bezleri, yalıtım bezleri, otomobil lastiklerinde kullanılan kord bezleri vb.* Ekolojik Tekstiller (Oekotech): Erozyon kontrolü, su kanalları ve bentler için yalıtım malzemeleri, çevre dostu yüzeyler ve bezler, organik pamuklar, organik tekstiller ve giysiler, doğal renkli pamuklar ve tekstiller vb.* Ev Tekstili (Hometech): NW ve dokuma yatak kaplamaları, yüksek nitelikli bez ve malzemelerden yatak içleri ve yüzleri, yorganlar, çarşaşar, ayakkabı vb. gibi ürün saklama malzemeleri vb.•Spor Tekstili (Sportstech): Kayak giysileri, snowboard ve roller blade giysileri, dağcılık giysileri, sörf-yelken-yüzme sporlarına ait giysiler ve malzemeler; yazın serin, kışın soğuk havalarda ise ince giysilerle vücudu ılık tutabilen, vücut terini atan ve nefes alabilen, çabuk kuruyan sağlıklı ve konfor sağlayan sportif ya da gündelik giysiler vb.


Kaynak: Bursa ekonomi

6 Mart 2010 Cumartesi

Grafiker ve Tasarımcı

Grafiker ve Tasarımcı,
eline boş bir kağıt ve kalem alıp,
kendi çizgi ve metinleriyle, içinden gelen ve/ ve ya kendisinden isteneni dışa vurabilendir.
Bu icraatı gerçekleştirebilmek için, kağıt, kalem ve ya bilgisayar gibi enstrümanlar kullanabilir.
Doğaldır ki öncelikli olarak bunun için meziyet gerekmektedir.
Bu meziyete sahip olmayan kişi ise maalesef bilgisayar işçisidir.
Ve yapacağı işi bilgisayarı ve kullandığı program belirler.
Önemli olan bilgisayar işçisi olmak değil, bilgisayarı kendi işçimiz yapabilmektir.

Tuğba Kurt
Grafiker&Tasarımcı

21 Şubat 2010 Pazar

Tekstilde çöküş


‘TEĞETÇİ’ AKP kriz karşısında uyudu.
Teşvikler lafta, krediler yetersiz kaldı. 200 bin kişi işini kaybetti.
Sektör, can çekişiyor.
Tekstil ölüm döşeğinde AKP hükümeti krizi yönetmekte başarılı olamadı.
Vaat edilen teşvikler zamanında verilmedi, krediler yetersiz kaldı ve can çekişen tekstil sektöründe 200 bin kişi işini kaybetti

Haber:Sümeyra YILMAZ

Türkiye ekonomisinin lokomotifi durumda olan tekstil sektöründe hala kriz yaşanıyor.
En çok istihdam yaratan sektörlerin başında gelen tekstil sektöründe yaşanan sorunlar nedeniyle Türkiye’nin en büyük sorunu olan işsizlik sorunu da büyüyor.
Tekstil sektöründe ve sendikalar arasında en yüksek üyeye sahip TEKSİF Sendikası Genel Başkanı Nazmi Irgat, Türkiye’deki işsizlik sorununun tek çözümünün tekstil sektörünü ayağa kaldırmak olduğunu belirtirken, sektörde yüzde 50’ye varan istihdam daralması yaşandığına dikkat çekerek, “Hükümet uyarılara rağmen tedbir almakta çok gecikti.
Yeni teşvik sistemi yaratılmalı” diye konuştu.
Irgat yürütülen tarım politikasının da sektörü olumsuz etkilediğini belirtti.“200 bin kişi işini kaybetti”
Türkiye’de ekonominin iyileşmesi için tekstil sektörünün önemine dikkat çeken Türkiye tekstil örme ve Giyim Sanayi işçileri Sendikası (TEKSİF) Genel Başkanı Nazmi Irgat,
kriz döneminde sektörde gayri resmi rakamlara göre 200 bin kişinin işini kaybettiği söyledi. Irgat, tekstil sektöründeki sorunların hala devam ettiğini belirterek, iktidarın tedbir almakta geç kaldığını söyledi.
Irgat Hükümet tarafından yayınlanan teşviklerin istihdam yaratmakta yetersiz olduğunu ifade ederek şunları söyledi; “Sektörde yüzde 50 oranında bir daralma oldu. Hükümetin gecikmeli bazı teşvikleri yayınlaması istihdama hiç yansımadı. Hükümet tarafından yayınlanan büyüme oranlarının da istihdama yansımadığını gördük. Krizle beraber istihdamın en fazla daraldığı sektör de tekstil sektörü oldu.
TEKSİF Sendikası Genel Başkanı Nazmi Irgat, Türkiye’deki işsizlik sorunun tek çözümünün tekstil sektörünü ayağa kaldırmak olduğunu belirtirtti.“Pamuk politikası yenilensin”
Türkiye’de tarım politikasını da eleştiren Irgat, Türkiye’nin kendine yeten pamuk üretimi bulunurken IMF ve Dünya Bankası yönlendirmeleri ile pamuk ithal eden bir ülke haline geldiğini söylüyor. Irgat, pamuk politikasının yeniden düzenlenmesinin gerekliliğine dikkat çekerek şunları ifade etti; “IMF ve Dünya Bankası yönlendirmeleri ile tarımda çalışan nüfusun azaltılması varsayılarak insanların üretim dışı bırakılması işsizliği artırdı. Oysaki daha önce 900 bin tona ulaşan pamuk üretimi 450/500 bin tona düştüğü görülüyor. Tüm dünyada ve AB ülkelerinde tarımda teşvik varken Türkiye’de acımasızca üretilmeyen boyutuna destek verildi. Dolayısıyla daha önce var olan pamuk Türkiye’ye yeterken şu anda dövize dayalı ithal pamuk kullanır duruma geldik.
Pamuk ana maddedir.
Pamuk, sanayi ana maddesi olduğu için Türkiye’nin lokomotif sektörü tekstilin hammaddesi olması nedeniyle pamuk politikası yeniden ele alınmalıdır.
Hem tarımda çalışan insanlar zarar görüyor hem de sanayideki artı değer katkısı ortadan kalkmış oldu.”

Yeniçağ Gazetesi 14 Şubat 2010 Pazar

11 Ocak 2010 Pazartesi

2010 ve 2011, Büyük Boy Parça Baskı Yılları


Parça baskı ebadları inanılmaz büyüdü.
2010 ve 2011, Büyük boy baskı ve taş kullanımının zirve olacağı yıllar olarak gözüküyor.